18 Ağustos 2015 Salı

Tanrı'nın Planları

Müzik, boşa geçirdiğim dakikaları sanki hayatımın en önemli zamanlarından birini yaşıyormuşum gibi hissettiriyor. Kulak zarımı zedeleyecek kadar yüksek sesle dinlerken sanki müzisyenin söylediği her kelime beynime işliyormuş gibi geliyor. Farklı bir havaya girdim yine. Gözlerimi kapatınca notaların üstüne basarak cennete uzandığımı hayal edebiliyorum.

İneceğim durağa gelince kulağımdan kulaklığımı çıkarttım ve konuştuğumuz durağa geldim. Kalabalığın tam ortasındaydım şimdi. Gürül gürül akan bir ırmağın ortasındaki yıllanmış kaya gibi dimdik duruyordum orada. Buralara pek sık gelmem. Yabancısıyım biraz. Duvar dibine gidip yaslandım, cebimden çıkarttığım orası burası ezilmiş paketimden bir sigara aldım ve yakıp beklemeye başladım.

Elimle çantamı yokladım, sözünü verdiğim şiir kitabı hala yerinde duruyordu. Yeni kitapları pek sevmem aslında. Kitabın da arkadaşlığın da eskisi makbuldür benim için. Bu yüzden eğer kitabım yeniyse eskitmeye çalışırım. Kitaptaki sevdiğim birkaç kısmı işaretlemiştim, o da okusun, sevsin diye. 
İçimde bir küçük şüphe yoktu. 
Biliyordum ki o da severdi. 
Az çok tanıdım zaten 
yıllardır tanıdık hissettiğim 
bu gizemli yabancıyı.

Sözleştiğimiz saatin gelmesine az kalmıştı. "Şimdi gelir." dedim içimden. İyice boşalmıştı bu durak. Sigaramdan derin bir nefes daha aldıktan sonra ayakucuma bırakıverdim geçmişim gibi yanıp tüketen izmaritimi. Bir hareketlilik başladı önce, kapılar açıldı insanlar indi. Uzak köşeden gördüm onu. Bir gülümseme getirmiş meğer, hiç beklemediğim. İnsanları aşıp yavaşça gittim ona doğru.
Fısıldayarak söyledi"Merhaba."
Bir şey demeden sarıldım öyle. 
Tedirgin oldu önce, 
sonra o da katıldı bana. 

Sözleştiğimiz saatin gelmesine epey vardı. "Nasıl olur?" diye düşledim evimin balkonunda çayımı yudumlayıp kitabımı bitirmek üzereyken. "Hayret." dedim. Gereksiz bir güven vardı içimde. Korkmuyordum nedense. Kalktım hazırlandım. En sevdiğim kokuyu sıkıp yeni aldığım saatimi taktım. Sözün bitmesi, öylece sessizleşebileceğimiz geldi aklıma. "Hayret." dedim. Gereksiz bir güven vardı içimde. Korkmuyordum nedense.
Yıllar bizi yeterince eskitti zaten. 
Yenilik pek halimiz kalmadı. 
Okuruz birbirimizin ruhunu, 
tek kelime etmeden.
Bakarsak birbirimize 
kalbimizin içinden.

Sözleştiğimiz saatin gelmesine daha birkaç gün vardı. "Ruhum daralıyor." dedim yeni bir sahafta kitapların arasındayken. Esen rüzgar içimden geçip gidiyordu sanki. Bir şiir kitabı alıp Turgut Uyar'dan, bıraktım kendimi kulaklıktan çıkıp beynimi delen geçen müziğin ritmine. 
Boşa geçirdiğim dakikaları hayatımın en önemli zamanlarından biriymiş gibi hissettiriyor. 
"Sıkıntılı herhalde." dedim.
Akşam saatini beklerken.

Sözleştiğimiz saatin gelmesine daha aylar vardı. "Bir şey eksik sanki." dedim. Bir şey eksik, dolup taşan kül tablalarına inat. Yığılıp duran kırık dökük şiirlere, gece yarısı uyandıran düş sancılarına, şu dolu yıldızlara inat "Bir şey eksik sanki." dedim içimden.
Yavaş yavaş aydınlanırken gökyüzü, 
savaşıyordu güneş 
yenip karanlığı 
indirmeye tahtından ayı.
Terk edince yıldızlarda 
kaldım sonunda 
bir başıma Tanrı'yla. 

***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zar Zor Bir Veda

Zar zor görüyorum aklımdaki mısraları şimdi aklım fikrim hep sigara dumanı. Alışık değilim öyle veda mektuplarına, zar zor hatırlıyoru...