Sigarayı çoğalttım son günlerde. Nefes bile alamaz oldum sayesinde. Ara sıra boğulduğumu hissettiğim de olmadı değil. Özlemin kokusunu duymamak için yaktığım geceler de oldu. Uyanıkken gördüğüm rüyaların ve ruh göçlerinin sayısını saymıyorum bile. İleri bir tarihe kadar uyku moduna aldım kendimi yine.
Şubatta hissediyorum kendimi. Aylardır düştüğüm uykudan mahmur şekilde uyanıyorum. Kışı bitiren kadın kapımda beliriverir. Şubatta hissediyorum kendimi. İnsanlar aşıyorum, toprağa değiyor tenim. Ve yaşadığımı hissediyorum. Kelimeler artık sünger olmaktan çıkıp daha tatlı geliyor dilime. Şubatta hissediyorum kendimi. İçimde işçi çocuğunun arife gecesi yaşadığı bayramlık sevinci var. Sığamıyorum bedenime, ruhumdaki gök kuşağı sarıyor ve renklendiriyor tüm dünyayı.
Şubat türküsü duyuluyor günlerimin en ayaz vaktinde bir kapı açlıyor ve iniyor tüm şehrin sahibi. Bu kentteki tüm insanları birbir yenmişliği var. Şahidim.
Gözlerine bakıyorum başta... Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle sarsılıyor vücudum.
Gözlerine bakıyorum sonra... Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle sallanıyor ruhum.
Sigarayı çoğalttım son günlerde.
Hazırım ruh göçüne.
Sigaramın dumanı yol gösteriyor yine
dizelerimin basarak üzerine üzerine
ulaşıyorum sevdiğime.
Şubatta hissediyorum kendimi. Galata'nın en tepesinde İstanbul'a meydan okurken görüyorum. Yendiğimiz sadece özlemle kalmıyor. Bil. Yaralı bir general gururu var içimizde. Kurtarmışız aşkı bitirmişiz savaşı.
Ellerini tutuyorum başta. Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle tamamlanıyor parmak boşluklarım.
Ellerini tutuyorum sonra. Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle anımsatıyor sarhoşluklarım.
Bahariye'yi geçiyoruz önce ardından Rıhtım'ı... Ulaşıyoruz Moda'ya karışıyoruz yeşile ve maviye. Kaldırım taşlarında oynadığımız küçük oyunlar ve önümüzde koşturan adını bilmediğimiz çocuklar. Şubatta hissediyorum kendimi. Sözlerimiz Kadıköy duvarlarında. Şiirlerimiz sokakta. Anılar biriktiriyoruz şehrin dört bir yanında, bir sonraki sefere kadar ezberlemek üzere kazınmalı mutlaka zihnimize.
Aniden esiyor kafamıza yetişip bir sonraki vapura gidiyoruz adaya. En yakın yer olan Galikya'ya. Ruhumuzun özgürleştiği bulutlara. Şubatta hissediyorum kendimi. Soğuğa inat titremiyor bedenimiz. Alev alev yanan ruhumuz ısıtıyor nasılsa içimizi. Geçip duran boylu boyunca atlılar, çiseleyen grileşmiş insanlar... Bozmuyor keyfimizi. Söz. Nasıl geçtiğini anlamadan vaktin, e düşmüşken yarım saatlere koşturup dururuz son vapur vaktine. Dalga olsun o saatte, karayel poyraz isterse kopsun kıyamet ve mahsur kalalım o yerde. İnan hiç üzülmem. Sabahı bekleyelim iskelede, uykun gelince yatarsın dizime.
Başını okşuyorum başta. Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle dalıyor uykuya.
Başını okşuyorum sonra. Hiç bir şey kaybetmemiş. Öyle gerçek bu rüya.