28 Ekim 2015 Çarşamba

Kanatlanmak

Soluklarımız ağırlaştı şu sıra, tut nefesini. Ne konuştuğumuzu yada ne yaptığımızı bilmez, yarı uyur, yarı uyanık bir haldeyiz. Derince çek içine ve tut nefesini. Dolanıyoruz öyle insanların arasında. Kilometrelerce uyuşmuş sol yanımız. Kalp atışlarımı duyuncaya dek, dört bir yanı susturuncaya dek tut nefesini.

Her soluk bir an daha doğuracak ve özlem hanemize bir çeltik daha atılacak. Daha fazla yanmadan, eriyip kül olmadan tut nefesini. Unutmaya fırsat vermeden, üşümeye başlamadan hayata ağız dolusu küfrü basmadan önce tut nefesini.

Sarılacak bir an bulamıyorsak ve çatlıyorsa her kelimin üzerine dudaklarımız ne gerek var? Tut nefesini. Yaşadık öyle böyle. Bugün yarın diye diye. Sarardı gördüklerimiz.  Zamanı durdurmak, dünyadan savrulmak ve kanat açmak için beklenen güne… Tut nefesini.

Uzat elini boşluğa. 
Ben oradayım meraklanma. 
Hisset en olmadık anda beni ve hatırla.
Tüm zorluğa rağmen hatırla.
Sarılışımızın sıcağını
Kollarımda uyuklamanı.
Hatırla.
Yüreğin acıktığında, birden telaşlandığında

Adını fısıldamamı hatırla.

21 Ekim 2015 Çarşamba

Islık

Boş yere kırıyoruz öyle.
Yoktan yere ve sebepsizce.
Ama kötü bir niyet yok
bilirim içimizi.
Sade özlediğimizden
ve fazlaca hasretimizden.
Doyamadık birbirimize
bilirim içimizi.

Başımı dizlerine
koyduğumdan beri
daha rahat bir yastık görmedi.
Bundandır gece nöbetleri
bundandır sabaha karşın
uyku irkilmeleri.
Sen de fenasın
bilirim halini.

Parmak uçlarım gidiyor ara sıra
göz kapaklarını okşar gibi.
Yüz hatlarını ezberledi,
bir ressam gibi
tüm yaralarıma çiziyorum sanki.
Kollarımız boş kaldı şu sıra
doldurmuyor hiç bir ceket yada çanta
sarılmak istiyoruz fazlaca
bilirim içimizi.

Gülmesek birbirimize
kararıyor dünya,
ve susup kalsak kırgınca
gidiyor tüm kasaba.
Bir şarkı gibi
dilimizden düşmeyen
bağlandık öyle sıkı sıkıya

ve ıslık bile çalamaz olduk
dudağımızın çatlağından
hasretin yorgunluğundan.



8 Ekim 2015 Perşembe

Şemsiye Altı Mutluluğu

Fazla şey istemem. Ne büyük bir ev ne de spor bir araba. Ne milyon lira ne de bir fabrika. Zaten ellerimdeyse ellerin benim olmuştur dünya.
Fazla şey istemem. Yağmur yağdığında Heybeliada'da şemsiyemi açtığımda yine öyle baksan yeter. Rüzgar estiğinde, hava serinlediğinde sarılsak birbirimize ısınsak öyle. Yeter. İnan bu her şeye yeter.
Şartsa sessizleşmemiz illa
Şemsiyemiz altında
Tam da dalmışken rüyaya
İnsanların geldiğindeki kadar
Yani bir nefeslik, kalp atışı kadar
Sessiz kalalım yeter.

Benim mavim karıştı sarına
Ve kök saldık toprağa
Dallanıp budaklandık öyle göğe
Uzakdık sonunda cennete


Zar Zor Bir Veda

Zar zor görüyorum aklımdaki mısraları şimdi aklım fikrim hep sigara dumanı. Alışık değilim öyle veda mektuplarına, zar zor hatırlıyoru...