29 Eylül 2015 Salı

Galikya Haritası

Hiç yaşadığınız şehre ait olmadığınızı 
hissettiğiniz oldu mu? 
Kaldırımdaki serçe, 
dalındaki yaprak, 
buzdolabındaki limon dahi 
yabancı geldiği oldu mu? 

Okuduğunuz kitabın 
eski arkadaşlarınızın 
hatta düşüncelerinizin dahi 
bilmediğiniz dilde konuştuğu oldu mu? 

Attığınız adımların 
nereye götürdüğünü bilmeden 
aştığınız insanların 
yüzüne bile bakmadan 
öylece yürüdüğünüz, 
çalan şarkının sözlerine dikkat etmeden 
sadece müziğin ritmine 
kendinizi kaptırdığınız oldu mu? 

Yıktığımda tüm bunları  
verdi gökten Tanrı 
bir parça cennet haritası.
İşaret etti Galikya'yı.
"Buradadır, ruhunun yansıması."

Sol yanımda sevdiğim kadının elleri, 
sağ yanımda şiir dizeleri, 
bir ayağım yeşil çimende, 
bir ayağım mavi denizde. 
Altın güneş tepemde 
bir papatya içinde.

Az ötede kuru kalabalık 
ve biz burada tamız.
Bakmadan sağa sola
birbirimize karışmışız.
Bıraktık eksikliğimizi
tutuştu kalbimizin ritmi.

Bir adım metrekare 
birleşen hayatlar 
ötesi soğuk, 
üşür şarkılar.
Düşersin kalabalığa
yine kararır dünya.

Bir adım metrekare
sarılma alanı
sevdanın başkenti burası.

Yani demem o ki dostlarım.
Varmak isterseniz 
Galikya'ya siz de 
kalmalısınız 
kalbinizin attığı yerde.

24 Eylül 2015 Perşembe

Sarhoşluğun Dorukları

Öyle derin ayırt edemem her şeyi.
Yaprak yeşildir mesela
yada cennetin rengi
bir tutam yüreğimdeki sevda
bir de öptüğüm gözleri.

Yolculuk vakti, şu saatte
tüm şehir terk ediyor beni bu gece.
Dertleniyorum,
elim sigaraya gidiyor önce
tütünce sol yanımdan kokusu
vazgeçiyorum, vazgeçiyorum.
Kaybolmasın şimdi, sevmez diyorum.

Konuşmak için
ne dediğini bilmeden
ve getiremeden
sözün sonunu
ya sarhoş olmak gerek
ya da bir çift göz içinde
kendini görmek.

Atmak için derin bir kahkaha
tüm kalabalığın arasında
en çok da
neye güldüğünü bilmeden
ya sarhoş olmak gerek
ya da bir çift göz içinde
kendini görmek.

Yolculuk vakti, şu saatte
tüm şehir terk ediyor beni bu gece.
Meraklanma sakın
görüşeceğiz yine
ya anıların içinde
ya da Galikya'nın dizelerinde.

Fazla alışma gittiğin yere
İstanbul, ben
ve mavi deniz
seni çok özleyeceğiz.


22 Eylül 2015 Salı

Sol Yanımdaki Soba

Eylül geldi gitti,
ekim de başlar birazdan.
Ellerin üşür, dudakların çatlar.
Bastırır kış yorgunluğu.
Ellerini cebine atıp,
dudağında kırık bir ıslıkla
yürür gidersin sözleştiğin yere.

İnsanlar gelip geçer
sen görmezsin.
Zaman akıp gider
fark etmezsin.
Adıyla yankılanır bedenin
ve sarsılır birden tüm dünya.
Anlarsın ki
sen sevmişsin.

Eylül geldi gitti,
ekim de başlar birazdan.
Ha bugün, ha yarın
yine başlar elvedalar.

Üşüdüğünde geçsin karşına,
düşsün rahmeti kurak dudaklarına.
Koysun dizlerini dizlerine,
dalsın gitsin öyle gözlerinin
en derinine.
Bak o zaman nasıl da
yanıp tutuşuyor
sol yanındaki soba.

Artık anladım.
Üşütmemek için
sıkı sevmek gerek.
Görmek için
gözlerini yumman gerek.
Eldiven yerine
elini ver bana.
Atkı yerine
sarıl boynuma.
Bak o zaman nasıl da
yanıp tutuşuyor
sol yanındaki soba.


12 Eylül 2015 Cumartesi

Hep böyle değilimdir, tanıyorsun beni.

Sustum ara sıra. 
Tek kelime 
çıkmadı ağzımdan 
en özlediğin saatlerde. 
Bu yüzden seni 
üzdüm belki de. 

Yine pencere önünde
olup olmadık şeylere
kızıp sinirleneceğim.
Hep böyle değilimdir.
Tanıyorsun beni.
Çekerken içime
sigaramın en sert yerini
seni anlatan bir şarkıya 
eşlik edeceğim yine.

Hep böyle değilimdir,
tanıyorsun beni.
Durduk yere 
gülerken karşılıklı
seninle saatlerce
sustum ara sıra
en özlediğin saatlerde. 
Bu yüzden seni 
üzdüm belki de.

Kızma bana kadınım.
Sana çıkar her adımım,
seninledir rüyalarım.
Bastırınca özlemin sesi
ve görmek istediğinde beni
sol yanına bak.
Ben yine yaşadığın şehirde
parmak uçlarını öptüğüm yerdeyim.

Darılma yağan yağmurlara
söz olsun sana
gelecek ağustos sıcağı.
Piknik örtümüz üzerinde sarılmamıza
devam edeceğiz
kalan hayatımız boyunca.

***

Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde 
Yağmurlar yağardı.








9 Eylül 2015 Çarşamba

Eylül

Binbir telaş ve elvedaları peşine takarak
geldi yine eylül sarısı.
Şiir gibi olsa da ne yazık ki anlatır ayrılığı.
Düşleyince son sarılmayı
ve hoşça kal deyince evim dediğim kişi
bu hala titretir sesimi. 
Karaladığım kağıtlarım haritam
sigaralarım pusulam
müziklerim ise adres sorduğumdur. 
Hepsi yeşile uzanan bir kapı,
sandığımın anahtarıdır.

Kaç şiir çıkarır 
beni evinin yoluna? 
Hangi sokağın sonu 
başlatır adını?

Şehirlerin önemi yok
olsun Muğla, İzmir,
İstanbul yada Ankara
görüyorsam yine seni
bakınca aynaya
yan yanayızdır hala.


3 Eylül 2015 Perşembe

Yine Düştü Yolumuz

Yine düştü yolumuz.
Ezip geçen insanlara,
yıpratan zamana rağmen
en olmadık anda
yine düştü yolumuz.

Gün oldu şeytan oldum
Tanrı'yı Adem'den kıskandım.

Gün oldu ay oldum
güneşe tutuldum.

Gün oldu deniz oldum
kumsala tutundum.

Gün oldu yağmur oldum
yaprağın oldum.

Azdan çoğa erdim,
hepten hiçe geldim.
Olsun.
Yine düştü yolumuz.

Başka bir durağındayız
şu günlerde yolculuğumuzun.
Toplayıp bavulunu apar topar
kaçtın yaşadığın şehirden
benim satır aralarıma.
Hiç değişmemişsin inan.
Hatırladığım gibisin hala.
Kaybolmamızın ardından

Olsun.
Yine düş'tü yolumuz.

Zar Zor Bir Veda

Zar zor görüyorum aklımdaki mısraları şimdi aklım fikrim hep sigara dumanı. Alışık değilim öyle veda mektuplarına, zar zor hatırlıyoru...